Reklam
Google onay

Bilim

John Dewey

John Dewey
John Dewey 20. yy’in ilk yarisinin en onemli Amerikali felsefecisi olarak taninir. 1859’da Vermont, Burlington’da dunyaya gelmistir. Kisa bir ogretmenlik kariyerinin ardindan felsefe alaninda doktora yapmis ve 1889’dan sonra University of Michigan’da felsefe bolumunun baskanligini ustlenmistir. Daha sonralari University of Chicago’daki gorevi esnasinda kamu egitimiyle aktif olarak ilgilenmeye baslamis ve burada 1896-1904 yillari arasinda, cocuk egitimi uzerindeki gozlemlerini derinlestirdigi meshur “laboratuar okul”u kurmustur. Akademik kariyerinin geriye kalan uzun bolumunde Columbia Universitesi’nde profesor olarak calismistir. Dewey’in demokratik idealini ve bu ideale ulasmakta egitime bictigi rolu iyi anlayabilmek icin onun icinde yasadigi donemi kaba hatlariyla tarif etmek gerekir. Dewey bir kriz, belirsizlik ve imkanlar caginin filozofuydu. Dewey’in Amerikasi’nda, 1890’larda Chicago halkinin yaklasIk yuzde yirmisi evsizdi; her dort kisiden biri issizdi; hastaliklar kol geziyordu ve saglik hizmetleri nufusun buyuk bir kesimine ulasmiyordu. Toplumsal ihtilaflar her yerdeydi: bugun gorulmemis olculerde siddet iceren grevler yaygindi; toplumun zengin ve yoksul katmanlari arasinda derin bir ucurum vardi; siyasi partiler guc sahiplerinin elindeydi ve yerel yonetimler yolsuzluk batagina saplanmisti. Kargasanin hakim oldugu bu ortama her gun, yalnizca kendi dilini konusan yeni gocmenler ekleniyordu. Ingilizce Chicago’da henuz yaygin bir dil degildi ve her dort kisiden yalnizca birinin ebeveynleri Amerika’da dogmustu.

Fakat bu kriz ve belirsizlik ortami Dewey ideallerinin gerceklesebilecegi imkanlar da iceriyordu. Ucretli ve mekanik is duzeni isci sinifi tarafindan tumuyle kabul goren bir norm haline gelmemisti; isci sinifi henuz tuketim toplumunun ihtiyaclarina hizmet edecek sekilde orgutlenmemisti; yuksek siyaset buyuk sirketlerin tekelinde olsa bile halk yiginlarinin bunun disinda tutulmasi gerektigi bugun oldugu gibi mesru bir bakis acisi haline gelmemisti. 19. yuzyilin sonlarindan bakildiginda, otuz-kirk yil sonrasinin Amerikasi’nin halkin toplumsal yasam ve siyasete katilimi anlaminda hangi yonde evrimlesecegi belirsiz gorunuyordu. Noam Chomsky, egitim ve demokrasi hakkindaki bir konusmasinda John Dewey’i klasIk liberalizmin ozgurlukcu degerlerinden beslenen ve erken egitimde gerceklestirilecek reformlarin toplumsal degisim icin buyuk imkanlar saglayacagina inanan bir dusunur olarak tanitir. Dewey’e gore “uretimin nihai hedefi meta uretimi degil, birbirleriyle esitlik temelinde ilsIkilenen ozgur insanlarin uretimi olmalidir”. “Egitim bir vazoyu suyla doldurmak degil, bir cicege kendi tarzinda buyuyebilmesi icin yardimci olmaktir.” Chomsky’e gore, Dewey’in savundugu ozgurlukcu degerler, icinde yasadigi erken 20. yuzyilin yukselen deger ve yapilariyla uzlasmaz bir celiski tasimaktadir. Bir tarafta Leninist ve Stalinst komuta ekonomileri, diger tarafta, ABD ve Bati’da insa edilmekte olan devletci kapitalist endustriyel ekonomiler, her ikisi de koklu otoriter degerleri savunmakta, bireylerden itaat talep etmekte, esitlik temelinde dayanismaci insani iliskileri degil, vahsi ve rekabetci, tahakkum arayisindaki iliskileri desteklemektedir. 20. yuzyilda gelisen egemen siyaset ve yonetim teorilerine gore halk, Walter Lipmann’in sozcukleriyle “sorumlu insanlarin vahsi bir surunun gurultu patirtisindan azad olabilecegi” bir konumda yer almalidir; bir demokraside “bilgisiz ve baskasinin isine burnunu sokanlarin, yani disaridakilerin bir islevi vardir.” Onlarin islevi “eylemin merakli bir izleyicisi olmaktir, fakat katilimcisi degil”.

20. yuzyilda devletler, sirketler, politik sistem, medya ve okullar bu arzu ve ongoruyu gerceklestirecek sekilde yapilanmistir. Dewey’e gore ise “siyaset buyuk sirketlerin toplum uzerindeki bir golgesidir” ve bu boyle oldugu muddetce “golgenin zayiflamasi maddenin kendisinin degistigi anlamina gelmeyecektir”. Yani reformlarin faydasi cok sinirlidir. Dewey 1920’lerde sunlari ifade etmektedir: “Gunumuzde iktidar uretim araclarinin, mallarin mubadelesinin, reklamciligin, tasimaciligin ve iletisimin kontrolundedir. Bankaciligi, arazileri, sanayii ozel denetim altinda tutan, bu denetimi basin, basin kuruluslari ve diger reklam ve propaganda araclari uzerindeki komutalari ile guclendiren ozel kar amacli isletmeler varoldukca, yani, gercek iktidar sistemi, baski ve kontrolun gercek kaynagi yerli yerinde durdugu muddetce, demokrasi ve ozgurlukten soz edilemez.” Serbest ve demokratik bir toplumda isciler kendi kendilerinin efendisi olmalidirlar. O halde “cocuklari ozgur ve zekice calisamayacaklari, sadece verilen is ugruna calisacaklari sekilde egitmek dar goruslu ve gayri ahlaki bir yaklasimdir”.

Dewey’in demokratik idealini, yuksek siyaset cercevesinde tanimlanmis bir demokratik toplum tasarimindan kesin bir sekilde ayirt etmek gerekir. Dewey’e gore demokratik toplumun temel kriteri bireyin kendi yaratici potansiyelini toplumsal yasama gonullu katilimi suretiyle ve toplumun iyiligi icin calisarak aciga cikarabilmesidir. Insan dogasinin yaratici potansiyeline ve bireyde tesis edilmesi gereken katilimci bir karaktere dayali, asagidan yukariya bir demokrasi ideali soz konusudur. Insanin bireysel-psIkolojik temelinden hareketle gelistirilen bu ideal bireyi toplumun iyiligi adina toplumsal bir calismaya davet etmek suretiyle birey ve toplum arasinda bir denge arayisindadir.

Dewey’in egitim reformuna olan ilgisi ABD ile sinirli kalmamistir. 1920’lerde Cin, MeksIka, Japonya, Turkiye ve Rusya gibi modernlesen ve egitim altyapilarini olusturmaya calisan ulkeleri ziyaret etmis ve reform cabalarina destek vermistir. Dewey 1924 yazinda, iki ay gibi sinirli bir zaman araliginda ’un davetiyle Turkiye’ye gelmistir. Bu ziyaretin hemen ardindan yazdigi rapor on bes sene boyunca, 1939’a kadar Turkce’de yayimlanmamis ve Ingilizce orijinali olumunun ardindan, toplu calismalarinin yayimlanmasi esnasinda gun yuzune cikmistir. Dewey’in Istanbul, Izmir, Bursa ve Ankara’da, okullarin kapali oldugu yaz aylarinda yaptigi incelemelerin sonucunda Turkiye’nin egitimde reform cabalarina sicak yaklastigi, Ankara’da mahrumiyet kosullari altinda altyapisi kurulan cumhuriyet idealinden etkilendigi ve bu ideale sempatiyle baktigi gorulmektedir. Yazdigi raporda, Turkiye’yi egitimde “asiri merkezilesme” cabalarina karsi uyardigi, maarif vekaletini “cesitliligin” esas alinmasi yonunde uyardigi dikkati cekmektedir. Ayrica, koy enstituleri fikri konusunda da Dewey’in esin verici oldugu ifade edilmektedir.

 
Bugün 13 ziyaretçikişi online oldu
1 2 3 4 5