Reklam
Google onay

Bilim

islamiyet7

HAKİKAT


Gördüm ki, insanoğlu bir türlü rahat değil, hep kavga ediyor. Nedenini düşündüm, herkesin kendi doğrusunu gerçek gördüğünü, onu savunduğunu gördüm. 

Bazen bu savunmanın, ölümü bile göze alacak boyutlara gittiğini, Adem’in oğullarından başlayıp, Haçlı seferlerinden Taliban'a, intihar timlerine ulaşabildiğini gördüm. Fikir ayrılıklarının, menfaat çatışmalarına, silahlı çatışmalara ulaşabildiğini gördüm. 

Taraflar oluştuğunu, bölücülüğün kol gezdiğini, herkesin ayrı doğruları olduğunu, üstelik esasların yerine şekilciliğin sevgi ve hoşgörü yerine öfke ve bağnazlığın, geçebildiğini gördüm. Aklımızı öne çıkarıp, sevgiyi geri planda bıraktığımızı gördüm. 

Analitik eğitim almış olmam, mühendis olmam nedeni ile, işin aslı nedir diye, bilimsel yoldan olayı anlamaya çalıştım. 

Birçok, birbirine ters, ancak hepsi de gerçek çıktı ortaya! Aradığım hakikati bulamadım. Sonra bilimsel olmayan yoldan medet umdum. O, inanılmaz çıktı. Hatta inanılmazın da inanılmazı, ... Muhteşem! 

Bilimsel olarak gelinen yere bakınca, bilim ile izah edilemeyen müthiş bir hakikatin bilimi de içine aldığını gördüm. 

Yetmişime yaklaşırken, gelebildiğim noktadan özet görüşlerim ile bazı düşüncelerimi ve lütfedilen bir işareti sizlerle paylaşmak istedim. 

Saygılarımla,”

Bir Sanayici İşadamı

(Görebildiğim kadarı ile)

1) Bilimsel gerçeklerin özeti

13.7 milyar yıl önce, 

1) Büyük patlama (big bang) ile, 
varlığa geçildi. Matematik temeli ile kurallar kondu. 

Uzay, zaman, enerji ve biraz sonra da madde varedildi.
Bilimler de sıra ile geldi,

(önce fizik, milyarlar yıl sonra kimya, sonra
biyoloji ve en son sosyal bilimler)

Şöyle ki,

2) – 300.000 yıl: İlk yaratılan atomaltı parçacıklar,
(elektronlar, kuarklar, fotonlar vs.)
300.000 yıl, birlikte, yoğun, bitişik bir “kozmik çorba” halinde idiler.

3) 300.000 – 1.000.000 yıl arası: Uzay genişledi, bitişik olma hali bitti. 

Kuarklar, protonu oluşturdu, elektronlar, protonların etrafında 
(elektromanyetik gücün tesiri ile) yörüngeye girdi ve 
ilk atomu (Hidrojeni) meydana getirdi. 

Genişleme ile, atomlar birbirinden uzaklaştılar. Etraf saydamlaştı. 

Sonra, atomlar (yerçekimi tesiri ile) toplandılar. 

Nebula denilen bulutlar oldular, yığınlaştılar. 

Bu yığınların “belli bir boyuta gelenleri” çok sıkıştı. 

En orta kısım (nükleer kuvvetin etkisi ile) çaktı, yanmaya başladı. 
Yıldızlar oluştu. 

4) Milyarlarca yılda: Çakan, çakmayan yıldızlar, (nebulalar) 
gruplar halinde toplaştı, galaksileri (yıldız adaları) meydana getirdi. 

Milyarlarca yıl geçti, bu arada çakan yıldızlar (şöminede yanan odunlar gibi) yakıtını yani kendini, yakıp tüketip sönmeye başladı. 

Kimisi söndü, küllendi, sıkıştı ufaldı, beyaz cüce oldu. 

Kimisi, (eğer ilk başta daha iri idi ise) daha da ufaldı, 
çok yoğun olana kadar ufaldı, elektronlar, protonlara yapıştı 
pulsar veya nötron yıldızı oldu. 

Kimisi de, (çok çok iri olanlar) garip ve inanılmaz bir şekilde, 
ufaldılar, adeta yok oldular.

Karadelik” oldular. (Bu adın nedeni, onların çok yoğun olmaları nedeni ile “uzay-zaman”da bir “yırtık” meydana getirmeleridir!)

Bunların dışında garip, inanılmazın inanılmazı bir senaryo daha var ki; 
çok az yıldıza nasip olur.

Ne yazı ne tura gelen, dik duran bir para gibi, 
az rastlanır bir senaryodur. 

Yıldızlar, bazen ömürlerinin ortasında, yanarken içlerindeki basınç farklarından, patlarlar, 
adeta bir “havai fişek” gibi içlerindekileri gaz ve her türlü maddeyi 
dışarı, uzaya fırlatır, atarlar. 

Bunlara “süpernova” diyorlar. 

5) Sonra tekrar fizik kanunları çalışır. 
Tekrar bu atıklar, daha doğrusu (yarı mamul atıklar) toplaşır, topaklaşır. 
Bu topaklardan büyük olanlar, 
yeniden çakabilen ikinci batın bir yıldız olur. 

Bizim Güneşimiz de böyle oluşmuştur. 

Çakmaya boyu tutmayan ufaklar ise, (eğer gaz yığını ise Jüpiter gibi, Satürn gibi) eğer madde ise, yani toprak, taş vs. ise 
Merkür, Venüs gibi ve DÜNYA gibi gezegen olur.

5 milyar yıl önce 

Evrende, 100 milyar kadar galaksi (yıldız-ada) olduğu biliniyor! 

Bizim galaksimiz, “Samanyolu” da bunlardan biri! 

Samanyolu’nda da, 200 milyar kadar yıldız olduğu hesaplanıyor! 

Bizim Güneşimiz de, bunlardan biri!

5 milyar yıl önce, bir süper nova patlamasından oluşan 2.nesil bir yıldız!
Ortalarda bir yerde dolanan, sıradan bir yıldız! (yani hidrojen bombası)
Güneşin etrafında da dokuz gezegen dolanıp duruyor!

6) Hepsi de birer gezegen, ama bir tanesi bir “Uzay Gemisi!”
Biz de bu uzay gemisine, “DÜNYA” diyoruz!

Bu güzel gezegenin inanılmaz bir şansı olduğunu görüyoruz.
Sanki, spor-toto’da 13 kere, 13 tutturmuş gibi! 

Bir kere, bir gezegen olması için patlayarak ölmüş bir yıldızın 
(yani bir Süper-Novanın) küllerinden doğmak mecburiyeti var. 

Bu da milyonda bir şans!

İkincisi, uzayda kaybolmamak için, etrafında dönüp duracak,
uygun bir yıldız bulunması gerekli.

Üçüncüsü, üzerinde hayat oluşabilmesi için belirli bir boy gerekli, 
çok ufaksa, atmosfer tutamaz,
çok büyükse, üzerindeki canlılar parmağını kaldıramaz.

Dördüncüsü, etrafında döndüğü yıldızına, 
belirli bir bant içinde olması gerekli,
eğer çok yakınsa yanar,
fırında hayat olmaz,
eğer çok uzaksa donar, gene hayat zor.

“Hayat bandı” denilen kısımda olması gerekli.
Beşincisi: Hayat için gerekli elementlerin,
azot, oksijen, hidrojen, karbonun ve suyun olması,
yahut da göktaşları, meteorlar ile veyahut da kuyruklu yıldızlar ile gökten hediye edilmesi, gaz gezegen yerine katı gezegen olması.


Bunların hepsinin aynı güzel gezegende olması belki de milyarda bir tesadüftür.

Hayal dışı hayat da belki olasıdır ancak,
eğer milyar kere milyar yıldız ve gezegen de varsa,
o zaman da milyonlarca belki de milyarlarca bize benzer gezegen de olabilir diye düşünülebilir.

Buna “Drake denklemi” diyorlar.

Böylece, oluşan ve yaşı da 4.6 milyar olan dünyamız, 
güzel gezegenimiz yavaş yavaş soğudu,
Türlü kimyasal olaylar ile atmosferi, denizleri, gölleri,
akarsuları oluştu,
Sonra bitkiler, daha sonra üzerinde canlılar oluştu,
Bunların birçoğu yok oldu,
2,5 milyon yıl önce ilk insan denen homo habilis (yapabilen insan)
dünya üzerinde yürüdü.
Sonra homo-erektus (dik duran insan) derken,
homo sapien (düşünen insan) olduk.

(Görebildiğim kadarı ile)

2) Bilimsel olmayan hakikat özeti

1) “Ol dedi Oldu” (Yasin 36/82) Kur’an-ı Kerim 
(Let there be light and there was light – (Işık Olsun ve Işık Oldu) İncil)
Yoktan vara geçildi.

(Burada Ol, yaratılışın matematiksel bir ispatıdır.)
Matematiksel olarak ifadesi,
0 = ∞
(Sıfır = Sonsuz)

Olmayan bir şeyin varlığa geçişi onun bir başı olduğunu,
“ömürlü” ve sonlu olduğunu gösterir.

Ayrıca varolanın, bir varedeni de olmalıdır.

2) Bu vareden; varedilmiş,
doğmuş, doğurulmuş da olamaz. (İhlas 112/3)
3) Ol, bir geçiş kapısıdır, yokluğun varlığa dönüşümü 1’dir.

Her şey “1”in Yansımasıdır (Vahdet):

Aslında aynı şey olan, ancak değişik yansıyan,
“Varedilenler” birbirlerinin etrafında yörüngelerde bulunarak,
uzay, enerji ile sarmalandı, zaman ipi ile bağlandı, adına “madde” dendi.

Bunlar bazen madde, bazen de enerji (dalga) özelliği gösterdi,
(Bir şey, bir şeye dönüşebiliyorsa, aslında o şey demektir.)

Enerjinin maddeye dönüşebildiği, her şeyin “izafi” olduğu,
hatta maddenin = enerji olduğu (Einstein)

zaten maddenin, çoğunlukla uzay olduğu, her şeyin aynı şey olduğu
1 olduğu gerçeği görülüyor. (Vahdet)

4) Aynı anda bunların yeri ve momentumları bilinemiyor, tekinsizler! 
(Heisenberg Belirsizlik İlkesi)
Bazen parçacık, bazen dalga oluyorlar.

Kuantum mekaniği bunları söylüyor.

5) Üstelik, bu küçük yaramazlar birbirlerinden sanki haberdarlar,
sanki her şey, birbirinden haberdar gibi.

Sanki uzaya bilgi sinmiş gibi.

Bilim adamları, bu bilgilere infon diyorlar.

Uzayın bir “Hologram” tarzında olduğunu söylüyorlar.

(Yani “Bütünün Yazımı” Evreni)
ve bunun içinde gizli bir Tanrı parçacığı arıyorlar (Higgs particle)
Ayrıca bütün uzayda bir ağ, bir network olduğu kanısı var.
Buna string – (sicim) teorisi diyorlar.
6) Üstelik, bilimsel mi değil mi diye tartışılan
bilim adamlarının da kafasını karıştıran kuantum fiziğine göre,
atomaltı parçacıkların hareketleri de tuhaf,
bir var, bir yok gibi, bir ortaya çıkıp, bir kaybolan özellikleri var.
(Adeta mini yaratılış, yokoluş gibi)

7) Ayrıca, ufak ve geçici enerji borç alıp verilmelere müsaade var. 

8) Ayrıca, anti-madde diye bir kavram da var ve maddeye değince yok oluyor. Görülen o ki, kuantum mekaniğinin tuhaflıkları çok! 

3) Gerçekler ve Hakikat Üzerine
Bazı Düşünceler
Görülüyor ki; 1) Akıl bir yere kadardır.
2) Sevgi, bu kainatta en önemli şeydir.
3) Akıl ile ulaşılamayana gönül ulaşır.
İşe bu açıdan bakınca,
1) Bir yandan, dün mucize olanlar, bugün bilim oluyor.
Bir yandan da, her şey buharlaşır gibi oluyor. 
Katı diye bildiğimiz maddenin, aslında, 
enerji ve zaman ile sarılmış uzay olduğu,
Belirlenemez olduğu,
Garip, tekinsiz olduğu,
Her şeyden haberdar olduğu,
Her şeyin ömürlü olduğu görülüyor.

2) Yani bilimin “gerçekleri” ile,
bilimsel olmayanın “hakikati” birbirine karışıyor.

Bazen zıt gibi görünenler şaşırtıcı, 
inanılmaz gibi görünseler de, aslında
“Gerçeklerin; hakikat içinde, özel durumlar” olduğunu düşünüyorum.

Örnekler:

1) Gerçekler: Su, katıdır (buzdur), durur, 
Su, sıvıdır, akar,
Su, gazdır (buhardır), uçar.
Hakikat: Hepsi doğrudur, birdir.

2) Gerçekler: (Yerden bakana göre)
Dünya düzdür.
(Uzaydan bakana göre)
Dünya küredir.
(Röntgen çekene göre)
Dünyanın içi boştur
Hakikat: Hepsi doğrudur, birdir.

3) Gerçekler: - Kilom, hızım, boyum, zamanım sabittir
- Hızım ile kilom artar
- Hızım ile boyum uzar
- Hızım ile zaman yavaşlar
Hakikat: Hepsi doğrudur, birdir.

4) Gerçekler: Elektronlar parçacıktır.
Elektronlar dalgadır.
Elektronlar enerjidir.
Hakikat: Hepsi doğrudur, birdir.

5) Gerçekler: Atom enerjidir.
Atom zamandır.
Atom uzaydır.
Atom boşluktur.
Atom serttir.
Hakikat: Hepsi doğrudur, birdir.

6) Gerçekler: Madde katı, sıvı veya gazdır
Madde enerjidir
Madde boşluk (uzaydır)
Hakikat: Hepsi doğrudur, birdir.

7) Gerçekler: Beyaz bir renktir.
Beyaz tüm yedi rengin toplamıdır.
Siyah bir renktir.
Siyah renk değildir, renksizliktir.
Hakikat: Hepsi doğrudur, birdir.

8) Gerçekler: Uzay boşluktur.
Uzay alandır.
Uzayda madde vardır.
Uzayda enerji vardır.
Uzayda titreşim vardır.
Uzayda dalga vardır.
Uzay bilgi doludur.
Uzayda zaman vardır.
Uzayda ısı vardır.
Uzay soğuktur.
Hakikat: Hepsi doğrudur, birdir.

9) Gerçekler: İnsan bir düşüncedir.
İnsan titreşimdir.
İnsan maddedir.
İnsan enerjidir.
İnsan uzaydır.
Hakikat: Hepsi doğrudur, birdir.
Not: Örnekler çok uzar, duralım.

10) Son örnek: 
Gerçekler: 1 + 1 = 2
2 x 2 = 4
1/0 = ∞
1/∞ = 0
Hakikat: 0 = ∞
Hepsi doğrudur, birdir.
Her şey 1’in yansımasıdır.

Netice olarak, gerçeklerin; hakikat içinde,
özel durumlar halinde gerçekliğini koruyabildiğini,
kabul etmeye mecbur kalıyoruz.
Ayrıca, tüm maddi dünyanın ve tüm evrenin aslında,
maddiyattan değil maneviyattan oluştuğu,
bir garip bilginin, iradenin ve sevginin evrene sindiği ortaya çıkıyor.

4) Bu “Bilgi” Hakkında Bazı Düşünceler

1. Bu bilgi nasıl bir şey? 

Bugün “google”den dünyanın herhangi bir noktasının görüntüsünü almak kolay.

Giderek de kolaylaşıyor, netleşiyor, detaylara iniliyor,
görüntüyü yollayan vericiyi 1013 km uzağa götürmek, 1 yıl önceki görüntüyü,
1015 km, uzağa götürmek 100 yıl önceki görüntüyü verebilir.

Hatta 3-5 milyar yıl önceki halini şu anda gördüğümüz yıldızlar, galaksiler de var, bir kısmı sönmüş de olsa, hala o zamanki (ışık) görüntü geliyor.

13.7 x 1022 km’den, evrenin bebekliği görünüyor.

Demek ki o imkân, o bilgi, yani her anki halin bilgisi, tüm evrende mevcut.

Demek ki evren koca bir alan.

Bu bilgiler de adeta evrenin, bu alanın içine sinmiş gibi.

Şimdi işin içine her türlü ışını (dalgayı) ilave edelim.

(x-ray, radyo, mikrodalga, alfa (proton), beta (elektron),
gama, röntgen, ısı, ses ……vs. vs.)
Ayrıca buna bir de düşüncelerimizi, yakarışlarımızı, dualarımızı
ilave edelim.

Işın (ve her şey) titrer ve dalga halinde hareket eder.

Aralarındaki fark, dalga boylarında ve frekanstadır (saniyedeki titreşim).
Hepsi uzaya dağılır.

Uzay bunlarla dopdoludur.

Bunlara ulaşılabilmesi, bunların
“kayıt altına alınmış” olduğunu gösterir.

Eskilerin “levhi mahfuz” muhafaza altındaki levhalar veya
bilgi kayıtları da, bu olsa gerek. 

2. Bu bilginin esası nedir? 
Titreşim olduğu, 
Her şeyi kapsadığı, 
Bilimin daha tam çözemediği ancak aradığı, 
Bunların belki de “Higgs parçacığı(Tanrı parçacığı da diyorlar)” olabileceği, 
Belki de, “infon” (information particle), 

Belki de “sicim” (string) olabileceği görüşündeyim. 

Bilimin bunları çözeceğini düşünüyorum, bekliyorum. 


3. Peki, bu bilgi nasıl alınır? 

Bilindiği gibi çok türlü aygıtlarla bu bilgiler alınıyor ve
teknoloji de giderek gelişiyor.

(Bu sayede radyo, TV, internet, X-ray, röntgen vs. vs. türlü aygıtlar da çalışıyor.)

Bugün uzayın, ısısı, genişliği, uzaydaki, galaksiler, görünümleri, uzaklıkları vs. vs. ölçüldü, hatta artık, dünyaya bakıp onun, sularını, sıcak sularını,
boşluklarını, yer altı zenginliklerini, madenlerini bile
“bilgi okuyucu” bu aygıtlar ile okumak, deşifre etmek kabil.

(Geçen gün Afganistan’da trilyon dolarlık yer altı zenginliği bulundu.)

4. Bu bilgiler nasıl naklediliyor? Okunuyor?

Tüm iletişim teknolojisi,

Bilgisayarlar, nasıl bilgi naklediyor ve okuyor ise,

“Binary sistem” (ikili sistem) ile,

0 ve 1 in kombinasyonları ile,

Evet / Hayır şeklinde,

Var / Yok şeklinde, bu bilgilerin bir şekilde nakledilebileceğini ve okunabileceğini düşünüyorum.

Kaldı ki, kuantum mekaniği de, bu var/yok sistemini kullanıyor.


5. Bu bilgiler sadece gelişkin teknoloji ile mi bulunabilir? 

(Görebildiğim kadarı ile)

Normal bir insanın 5 duyusu olduğuna göre,

Işın tayfının çok küçük bir kısmını görür (görünen ışık),

Ses tayfının çok küçük bir kısmını duyar (duyduğumuz sesler),

Maddenin katı olanını, sıvıların çoğunu, dokunma duyusu ile algılar,

Maddenin gaz halinin bir kısmını da koku duyusu ile algılar,

Tatların çoğunu tatma ile algılar,

Normal insanın durumu bu.

Ancak bazı özel insanlarda; (bunlarla sınırlı olmayarak)

Düşünce dalgalarını okuyarak telepati, 
Düşünce ile enerji verme, hatta metalleri bükebilme, 

Bir başka âlemden, duru-görü, duru-işiti, 

Ayrıca, geçmişe, geleceğe ait kozmik bilgi alımı (örnek: Mayalar) 

Şifacılık, spiritüellik, 

Hatta bazı çok özel kişilerde levitasyon, radyestezi vs. 
bir çok özellik olabildiğini biliyorum, görüyorum. 

5) Avcılık merakım, “Hakikat” avcılığına dönüşüyor

Görebildiğim (yakalayabildiğim, avlayabildiğim !) kadarı ile inancım:

Yaratılmışlığın dışında, 

Bilimin izah ve tarif edemediği, 

Akıl ve mantık ile izah ve tarif edilemeyen 

Hafsalamızın, bilgimizin dışında, 

Tüm bunları kapsayan, yaratan, koruyan, merhametli, 
(rahman ve rahim) bir vareden olduğudur.

Ayrıca, aynı yaratan tarafından yaratılmış olmakla beraber
çoğumuzun bilmediği, algılayamadığı, akıl ve mantık ile
izah edemediği ve bilimselleştiremediği,
bir ilahi alemin, bir sistemin, bir mekanizmanın var olduğuna inanıyorum.

Bu alemin bizleri algıladığına, aldırdığına ve koruduğuna inanıyorum.

Bizlerin ise, yani çoğumuzun, bu alemi algılama gücümüz olmadığı gibi
pek aldırdığımız da yok.

Bu durumda, “ağlamayana meme verilmediği” gibi,
o ilahi kaynaktan istifade sınırlı kalıyor.

5 duyu ile sınırlı, kendisini geliştirmeye aldırmayan,
sadece menfaatini düşünen çoğunluğa da, lütuflar gelmiyor.

Ancak beş duyu ile alınamayan bu lütufları alabilen,
6., 7., 8. duyuları gelişkin, etik değerleri yüksek insanlar da var.

Yıllar önce, Esop şunu söylemiş:

İnsanın fikirleri, düşüncelerini,
Düşünceleri, davranışlarını,
Davranışları, huyunu,
Huyu da, kaderini oluşturur.
Esop M.Ö.300 

Yani kaderimiz fikirlerimize bağlı imiş.

Bilgisi olmayanın, fikri de olmaz!
Uğur Mumcu

demiş, rahmetli Uğur Mumcu.

Öyle görülüyor ki, bilgi esas!

Bilgili insanın, hayali ve sezileri açılıyor.

Demek ki, Einstein; Hayal, akıldan önemlidir diye boş yere söylememiş.

Hayaller sezilere dönüşebilir.

Seziler, idraklerin öncülüğünü yapar.

Murray Hope

6) “Bilimsel değilse, inanmam” diyenlere selam olsun!

İşin başı; “Büyük Patlama” (Big Bang) bilimsel değil!

Bilimlerin, ömürlü, başlı, sonlu ve sınırlı “yaratılmışlıklar” olduğunu görüyoruz.

Biyoloji; Hücre yoksa, canlı (ve bizler) yokuz.

Hücrealtı boyutlarda biyoloji yoktur.

Kimya; Atomlar yoksa kimya yoktur.

Atomaltı boyutlarda kimya yoktur.

Fizik; 10-33 cm’e Plank uzunluğu denir.

Sicim kuramındaki, tipik bir sicimin boyutudur.

Bunun altında fizik kuralları işlemez. Fizik de yoktur.

Matematik; Onun da sınırlamaları vardır. (Gödel Kanıtlaması)

Netice:

1) Bugün, bilim adamlarının inandıklarına göre 13.7 milyar yıl önce 
evren oluştu, varedildi, yoktan, Plank boyutuna geldi.

2) Plank boyutundan sonra bilimler, sıra ile geldi.

3) Ondan önce, bilimler (matematik dahi) mevcut değildi.

Gerçek ile HAKİKATI, bir bellemeyin 

Gerçekler (bilimler) yok iken, 
HAKİKAT vardı. 

Hakikat ilmi; HAK’tan gelir. 


(Görebildiğim kadarı ile)

7) Bilimsel Uyanışlar – HAYALLER

- Bilim adamları, bilimsel yönden sıkıntıda, 
Habire arıyorlar. Arananlara bir bakınca:

T.O.E. (Theory of Everything) Her şeyin teorisi
(Kuvvetlerin birleşim teorisi)

G.U.T. (Grand Unified Theory) Büyük birleşik teori

Infonlar – Enformasyon parçacığı veya dalgası

Stringler – Sicimler – Kozmik bilgi ağı, network

Takyonlar – Işık hızından da hızlı teorik parçacıklar.

Işık hızından daha hızlı gitmek demek, 
ışık hızı ile büyüyen uzayın dışına çıkmak demektir, bu da Takyonların “bu dünya malı”

bu evren malı olmadığını,
hayali olduğunu görüyoruz.

Ancak, bilimin, bunları düşünmesi ve araması dahi,
bilimdışı olaylara, kulak kabartması gibi geliyor bana.

Çok şükür “hayal etmeye” başladık.

Unutmayalım ki:

“Hayal, akıldan önemlidir.” demişti, Einstein.


(Görebildiğim kadarı ile)

8) Ne oldu, ne oluyor derken,
Bir de önümüze bakalım
Neler olacak?

a) Bilimsel açıdan dünyanın hali ve geleceği düşünce özeti: 

Akıl, bir yere kadardır.
Einstein

Dünyamızda, insan nüfusu patladı ve zorlayıcı biçimde arttı.

Ancak insanların güzel gezegenimize hoyratlıkları da çok arttı.

Sevgileri azaldı.

Kaynaklar hızla tükeniyor, kirleniyor, hatta zehirleniyor.

Denizler, göller, sular ve atmosfer de öyle.

Bu gidişin devamı fizikman mümkün değil, bir büyük değişim mecburiyeti var.

Ancak, görülen o ki, hala bir uyanma yok, tahribata devam var.

Dünya, bizlere, yanardağlar, yangınlar, dumanlar, depremler, fırtınalar, seller, toprak çökmeleri vs. ile türlü işaretler veriyor. Bunlar çok hızlandı.

Dünyaya bir kurtarıcı şarttır.

Kurtarıcı gelmiştir. Adı Foton kuşağıdır.

Etkileri az da olsa başlamıştır.

Koca bir simit (tor) şeklindedir.

Foton enerjisi yakında, dünyanın manyetik alanını etkileyecek,
elektrikli aletler, iletişim cihazları nakil vasıtaları (bisiklet hariç) vs.
yakında, bir müddet için çalışmayacaktır.

Manyetik alan değişmeleri olacak, dünyanın dönmesi,
(Kuzey güney, gece gündüz, soğuk sıcak birbirine karışacaktır.) değişecektir.

Türlü doğal afetler oluşabilecektir.

*Ayrıca NASA dünyamıza yaklaşan bir gökcisminden de bahsetmektedir.

Büyük bir değişim yaklaşmaktadır, kaçınılmazdır.

Bundan kurtulamayanlar da kurtulanlar da olabilecektir.

Referans olarak, bunlar ve çok daha fazlası muhtelif yazılarda, kitaplarda,
internette yayınlanmakta, konferanslarda anlatılmaktadır.

Bir 2012 tartışmasıdır dillerde! Kulak kabartma, okuma, hazırlık zamanıdır.

Bu konudaki bilimsel verileri dikkate alma, tedbir alma zamanıdır.

· Bilimsel olmayan kayıtlar; buna ‘Mardet’ (Babil) veya ‘Nibi’ (s….) diyorlar.


Bilimsel olmayan yoldan dünyanın hali ve geleceği düşünceler özeti: 

Hayal, dünyada en büyük şeydir.
Einstein 

(Kutsal kitaplar, ilahi eserler, efsaneler, çok defa semboller ile
metaforlar ile mahlaslar ile anlatırlar.)

Güzel dünyamızı, harika uzay gemimizi bir canlı ve bir “ana” olarak hayal edelim.

Organları olsun:

Kalbi, okyanusları olsun. 

Atardamarları, nehirleri olsun. 

Midesi, toprak olsun. 

Atmosfer, ciğeri olsun. 

Gündüz soluk alıp, gece soluk versin. 

Sinir sistemi, madenler ve ley hatları üzerinde dolaşsın. 

Gövdesi*, dış kabuğu olsun.

Üzerine bitkileri, canlıları yerleştirelim. 

İnsanları yerleştirelim, çoğaltalım, çoğaltalım, çoğaltalım. 

Bu insanlar, üzerinde yaşadığı, yaşamını borçlu olduğu anasına kötülük etsin. 
Kaynaklarını hoyratça kullansın, yok etsin. 

Denizlerini, sularını, havasını kirletsin, zehirlesin. 

Türlü ikazlar ile hala akıllanmasın, sapkınlığa, azgınlığa, menfaatine düşsün. 
Nihayet, dünya 

“İmdat, yardım edin” desin.

İmdadına da , (her zamanki gibi) Hızır A.S.

(Foton kuşağı) yetişsin, onu kurtarsın.

Doktor gibi tedavi etsin, yenilesin.

Üzerindeki “zararlıları” ayıklasın.

“Faydalılar” da, “Altın çağda”, bambaşka bir dünyada yaşasın.

*Canlı olmanın özelliği, “yoğun ve çok sıcak bir merkez” olamayacağı için, gövdenin, “Hindistan cevizi” veya “içi alınmış portakal kabuğu” gibi,
iki yapışık cami kubbesi gibi içinin boş olduğunu hayal edelim. 

(Bu fikir Gökbilimci Edmund Halley (1656 – 1742) tarafından ortaya atılmış, matematikçi Leonard Euler Tesla tarafından kabul görmüştür.)

Ağırlık merkezi kabuğunun ortasındaki kürede olacağından
Bu durumda, iç yüzeyde, iç yüzeye çekilen, 
hatta orada yaşayan canlılar hayal edilebilir.

Orası havası, suları, bitkileri olan, aydınlatılmış, korunmuş,
harika bir ortam da olabilir.

  • Bakınız ‘Makalelerim, Yaşar Özkan’
(Görebildiğim kadarı ile)

Nasıl Kurtulabiliriz? 

* Bencilliği bırakarak ("Bildiklerim, bilmediklerimin yanında çok küçük kalır", bilincinin idrakine varabilmek)

* Görürsem inanırım değil, inanırsam görürüm bilincinde hareket edebilmekle.

*Alçak gönüllü olup, yaratıcının gücünü kabullenmekle.

*Tüm yaratılmışı bir görüp, şefkat ve merhamet gösterebilmekle.

*Gönlünü ve şeytanını bir bilip, her ikisini de sevebilmekle.

Güzel dünyamızı ilahi bir uyanma günü bekliyor diye düşünüyorum.(Fatiha 1/4) 

Doğru yola ulaşma yakarışının kurtuluşta etkili olacağına inanıyorum.(Fatiha 1/6) 

Doğru yola girmiş kişilerin de (insan dahil her şey titreştiğine ve titreşim olduğuna göre) yükselen titreşimleri (karakterleri) sayesinde sağ kalacaklarını ve kamil insanlar olarak, (Fatiha 1/7) 

Bambaşka, yepyeni, harika bir dünyada mutlu, huzurlu ve insanca yaşayacaklarını hayal ediyorum. Üstelik de buna yürekten inanıyorum. 
Referans: Kur-an’ı Kerim, ilahi bilgiler.

Not:

Yevmiddin= Din günü= Kıyamet günü= Uyanma Gününde,
“Üflenecek Sur’a”nın bu ayıklamayı yapacağını düşünüyorum.

(Foton kuşağının manyetik etkisi ile yoğun 2 gün içinde
dünyanın merkezinden gelen “uğultulu sesi,”
frekansı düşük, yükselmemiş kişilerin
kaldıramayacağı inancındayım.

Yükselin, yükselin.


9) Sözün Özü

Din Gününün Sahibi………………………….. (FATİHA 1/4)

Bizi doğru yola ilet……………………………. (FATİHA 1/6)

Salim kullarından eyle, sapkınlardan değil…. (FATİHA 1/7)

Varedenin, bize gönderdiği
Kur-an’ı Kerim’in
Bu “Muhkem” Ayetlerini
(Hüküm içeren ayetler)
uygularsak
bizim selametimize kapı açacağına
inanıyorum.

Ayrıca, kırmızı ifadelerin
İŞARET
ile birlikte
Lütfedildiğini
arzederim.

Not: Beş duyudan başka yetim olmadığı gibi,
ilahi konularda haddimi aşmak gibi bir niyetim de katiyen yoktur.
(Acizane sadece derlemekle görevlendim.)


10) Bir İşaret Var

Telepati, duru-görü, duru-işiti, radyestezi, levitasyon, vs.
Ayrıca, ilahi alemden lütuf alınabilmesi,
insanın 5 ile sınırlı olmayan duyularının açılması ile,
lütuflarla mümkün olabilir diye düşünüyorum.

Hem bu kabiliyetleri hep var olanlar, hem de yeni kazanmışlar ile
konuştum, dinledim, yaptıklarını gördüm ve halen de görmekteyim.

Bunlar da bizleri aydınlatıyor, yükseltiyor, koruyor ve huzur veriyor.

Bir kısmı okuduklarımız ile örtüşüyor.
Ancak, bazı realiteler, bilgiler, ikazlar, tavsiyeler ve kehanetler de
lütfediliyor ki, bunlar, çok yeni, hiç bilinmeyen bilgiler, lütuflardır.

Bunlara layık olmak lazım görüşündeyim.

Bunları kayda alıyoruz.

Düşünüyor, anlamaya, özümsemeye çalışıyoruz.

Bunlar, sadece bizlere değil, insanlığa ait yükseltici bilgilerdir.

Öğretici, uyandırıcı, sıralı günlere hazırlayıcı bilgilerdir, tavsiyelerdir, mesajlardır.

Her şey titreştiğine göre, insanın da bir titreşimi olduğuna göre,
bu hayat yolculuğumuzda gayemiz titreşimimizi ve farkındalığımızı yükselterek, hakikate bir adım daha yaklaşmak olmalıdır kanaatindeyim.

Bazı bilgiler, tavsiye, ikaz, bazıları da kehanet özelliğindedir.

Bizden beklenen
aklımızla tartıp, düşünüp, gönül ile inanmaktır.

Gönlü açık, hak edecek, hazmedecek, nasibi olan dostlarla
paylaşmamız için lütfedilen,
11 Temmuz ve haftası içinde, sıralı günlerin,
büyük bir doğa işaretinin geleceğidir.

(Yanardağ patlamaları, kabuk hareketleri vb.)
Sevgi, aşk, şefkat, merhamet ve alçak gönüllülükle çıkmamız gereken
hakikat yolculuğunda,
bize lütfedilen bu değerli bilgilerin özünü,
siz değerli dostlarımla paylaşmayı kendime vazife görüyorum.

Aşk Ola...
Bugün 55 ziyaretçikişi online oldu
1 2 3 4 5