Reklam
Google onay

Bilim

Mendel

 

GREGOR JOHANN MENDEL(1822-1844)

Bilimdunyasiyiz Tarafından Hazırlanmıştır.


 

PİSAGOR(M.Ö.580-500)

—Çocukların babalarına benzerliklerini şöyle açıklamaktadır:Vücudun çeşitli bölgelerinden süzülerek gelen ıslak bir buharın erkeğin eşeysel organında  yoğunlaşmasıyla tohum oluşur ve eşeysel çiftleşme sırasında dişi eşeyin organlarına iletir.Bu yoğunlaşmış buhar,vücudun tüm parçalarını yeniden meydana getirme özelliğini taşır.Embriyo içersinde bu parçalar yeniden meydana getirilir.
—Anneye benzerliği ise;anne vücudu içersinde gelişmesine bağlamıştır.
EMPEDOKLES(M.Ö.494-434)
—Tohumun anne babadan geldiğine inanmıştır.Ona göre çiftleşme sırasında hem anneden hem de babadan gelen sıvı,tohum şeklinde organlarda toplanmakta ve birleşmelerinde ise embriyoyu oluşturmaktadır.
Çocukların anne babalarına benzememelerini şöyle açıklamaktadır:Çiftleşme sırasında vücudun her parçasından tohuma katkı tam olmamaktadır ve her çiftleşmede bu organların katkı oranı değişik olduğu için farklı çocuklar ve kardeşler ortaya çıkmaktadır.
Bilimdunyasiyiz Tarafından Hazırlanmıştır.
HİPPOCRATES(M.Ö.400)
Erkek ve kadının tüm karakterlerinin onların tohumlarında toplanarak doğrudan döle geçtiğini ileri sürmüştür.(karışım teorisi)
ARİSTOTELES(M.Ö.384-322)
—Hippocratesin teorisinin bazı olayları açıklamadığını düşünen Aristo,tohumların vücudun bütün kısımlarını taşımadığını ama bazı özel maddelerden meydana geldiğini ve bunların da vücudun çeşitli kısımlarını oluşturduğunu düşünmüştür.
—Aristo’ya göre ;anne ve babanın döle verdiği pay birbirine eşit değildir,anne döle sadece madde sağlar, baba ise can verir.Yani kalıtımda babanın rolü daha büyüktür.(spermist  görüş)
—WILLIAM HARVEY
 1620 yılında yaptığı denemeler ile ARİSTO’nun varsayımlarını sarsmıştır.Geyikleri çiftleştirdikten hemen sonra öldürerek rahmine baktı ve çökelmiş herhangi bir embriyo taslağı göremedi.Ancak birkaç hafta sonra küçük bir embriyoya rastladı.Bu Ariston’un yanıldığını gösteriyordu.
—HARVEY, çiftleşme sırasında sürtünme ile bir mıknatıslanmanın oluştuğunu ve bunun da küçük bir embriyonun oluşmasına neden olduğunu savundu.
—18. yy’da  mikroskop icat edilince üreme hücreleride ortaya çıkarıldı.Erkekte spermin, dişide yumurtanın olduğu anlaşıldı.
—Kalıtım hakkındaki bu fikirler yüzyıllar boyunca değişmeden kalmıştır.
Hatta döllenmede sperm ve yumurtanın rolünün anlaşıldığı 17.yy’da spermin içinde insanın bütün özelliklerini taşıyan çok ufak bir örneğinin bulunduğuna ve Homunculusadı verilen bir minyatür canlının gelişerek yeni bireyi meydana getirdiğine inanılıyordu.(ön oluşum teorisi)
Bilimdunyasiyiz Tarafından Hazırlanmıştır.
WOLFF(1738-1794)
—Bitki ve hayvanlarda farklı özellikteki bireylerin başlangıçta tek düze yapı gösteren embriyolardan meydana geldiğini göstermesiyle ön oluşum teorisi yerini epigenesis’e bırakmıştır.
—Bu teoriye göre,bir organizmanın gelişmesiyle oluşan doku ve organlar onun orijinal yapısında yoktur.
—Wolff,organların yaşamla ilişkili olarak tamamen yeniden oluştuğunu düşünmüştür.
   KÖLREUTER(1733-1806)
—1770 yılında tütün ırkları arasında  çaprazlamalar yapmak suretiyle bazı özelliklerin oğul bireye polen ve yumurta ile geçtiğini bulmuştur.Bu sonuçları kesin ve matematiksel olarak yorumlayamadığı için fazla dikkat çekmemiştir. 
Bilimdunyasiyiz Tarafından Hazırlanmıştır.
BAER(1792-1876)
—Organların,özel bir dokunun aşamalı olarak değişimiyle meydana geldiklerini ileri sürmüştür.
DARWİN(1809-1882)
Lamark,kazanılmış özelliklerin kalıtıldığını savunuyordu.Darwin’de bu fikri kabul etmiş ve açıklayabilmek için pangeneziskuramını ortaya atmıştır.Darwin’e göre bütün vücuda yayılmış küçük ve çok sayıda tanecikler vardır;gemmul adını verdiği bu parçacıklar kendi kendilerine bölünüp çoğalırlar,vücutta dolaşırlar ve üreme hücrelerinde toplanarak döle geçerler.Bu gemmulların bir kısmı bazı  Bilimdunyasiyiz Tarafından Hazırlanmıştır. hallerde birkaç nesil uyku halinde kalabilir ve sonragelişerek kendine özgü karakterin ortaya çıkmasını  sağlar.
Pangenesis teorisi’ne göre bir organın fazla kullanılması veya kullanılmaması onun gemmullarını değiştirir ve sonuç olarak döllerinde kalıtsal değişimlere yol açar.”Kazanılmış karakterlerin kalıtımı” adı verilen bu görüş uzun süre benimsenmiştir
SCHLEİDEN(1804-1881)-SCHWAN(1810-1882)
Bilimdunyasiyiz Tarafından Hazırlanmıştır.
—19. yy bazı buluşlar kalıtımın kaynağının daha kesin belirlenmesine olanak sağlamıştır.Özellikle 1839’da Schleiden ve Schwan tarafından tüm hayvan ve bitkilerin hücre adı verilen birimlerden meydana geldiğinin saptanması(hücre teorisi),daha sonraları hücrelerin yapıları ve bölümlerinin anlaşılması önemli rol oynamıştır.O yıllarda Darwin’in evrimle ilgili görüşleri üzerinde durulduğundan kalıtım olayı ve bunun mekanizması bilim adamları arasında fazla ilgi görmemiştir.
AUGUST WEİSMANN(1834-1914)
—Yaptığı çalışmalarda,farelerin birçok döl boyunca kuyruğunu kesmesine karşın, yine de meydana gelen yavrular kuyruklu oluyorlardı.Sonuç olarak vücut parçalarına yapılan operasyonların,yavrulara etki ettiğine dair herhangi bir kanıta ulaşılamadı.22 döl boyunca fare yavrularının doğar doğmaz kuyruklarını kesmekle beraber 23. döl yine kuyruklu doğmuştu.Bu deneyler ile “Kazanılmış özelliklerin kalıtımı” varsayımı tümüyle geçerliliğini yitirdi.Germ plazma,bulunduğu organizmanın  vücut hücrelerine bağlı olmaksızın,onların etkisinde kalmaksızın,taşıdığı kalıtsal birimleri gelecek döllere iletir.
Bilimdunyasiyiz Tarafından Hazırlanmıştır.
GREGOR JOHANN MENDEL(1822-1844)
—Avusturya’da doğmuş;ömrünün sekiz yılını bugün Çekoslovakya sınırları içerisinde kalan Brünn şehrindeki bir manastırda papazlığının yanı sıra, bezelyeleri çaprazlamak suretiyle geçirmiştir.22 çeşit bezelye varyetesi elde etmiştir.Bu sırada kalıtımın temel ilkelerini bulmayı başarmıştır.Bir şans eseri olarak seçtiği bitki türü Mendel’i başarıya götürmüştür.
—Çünkü;
-Tek zıt karakter ile çalıştı(yeşil tohumları sarı tohumlarla,pürtüklüleri düz tohumlarla çaprazladı.)
-Sayısal çalıştı, meydana gelen tipleri dikkatlice fenotiplerine göre sayıp not etti.
-Şans eseri olarak seçtiği bezelye bitkisi bitkiler içinde oranları en belirgin ve açık olarak verebilen türdür.Eğer Mendel başka bir bitkiyle çalışsaydı hiçbir zaman bu oranları elde edemeyecekti.
—Mendel, zıt özelliklerde saf ırkları elde ettikten sonra onları çaprazladı.
—Örneğin;
Bilimdunyasiyiz Tarafından Hazırlanmıştır.
   sarı bezelyeler × yeşil bezelyeler
   düz tohumlular × pürtüklü tohumlular
—Bunun sonucunda elde ettiği tüm tohumlar düz ve sarı renkliydi. Mendel, bu zıt özelliklerden bir tanesinin eşeye bağlı olmadan diğerine baskın olduğunu anladı.Bunu “Dominantlığın Yasası” olarak genelleştirdi.
—“Eğer bir özelliğin iki seçeneği aynı bireyde bulunursa yalnız bir tanesi kendini tümüyle belli eder.”İlk dölde görülen özelliklere dominant, zıt özelliklere resesif özellik denir.İki saf ırkın birleştirilmesinden meydana gelen bireylere F1, F1 bireylerini kendi arasında tozlaştırarak F2 dölü elde edildi.Bu sonuçtan Mendel şunları yorumladı:
-Kalıtımı etkileyen faktörler birbirinden ayrılabilmektedir.
-Kalıtım birimleri çift olmalıdır.
-Gametlerde bu çiftler birbirinden ayrılmalıydılar ve her gamet yalnız bir kalıtım ünitesi içermeliydi.
—Bu birinci Mendel Yasası olarak bilinir. “Ayrılımın Yasası” 
—Diğer gözlemlerinde ise;
   düz tohumlu sarı bezelye × pürtüklü yeşil bezelye
F1’in hepsi düz sarı renkliydi.Bu bitkileri kendi aralarında çaprazladığında F2’de dört çeşit kombinasyonun açığa çıktığını gördü.Onları saydığında 315 tane düz-sarı, 108 tane düz-yeşil,101 tane pürtüklü-sarı,32 tane pürtüklü-yeşil bezelye tohumu elde edildiğini gördü. Yaklaşık olarak aralarında 3:1 oranı vardı.Burada tohumların renginin,şekline bağımlı olmadan kalıtıldığı da açıkça anlaşılıyordu.Eğer iki özellik ortak olarak gözönüne alınarak hesaplanırsa 9/3/3/1 oranı olduğu görülür.Buna ikinci Mendel Yasası, “Özelliklerin Bağımsız Kalıtım Yasası” denir.
—Sonuç olarak; özelliklerin kalıtsal faktörleri bağımsız olarak gametlere aktarılır.Mendel, bu gözlemlerini Brünn’de yapılan bir doğa bilimleri toplantısında açıkladı.Bu toplantının sonuçları basılarak Avrupa ülkelerine hatta bazı Amerika kıtası ülkelerine gönderildi.Fakat sonuçlar uzun zaman bilim adamlarının dikkatinden kaçtı.Bu sıralarda bu konularda çalışan bilim adamlarının çoğu evrim uğraşıyorlardı. Mendel,1884 yılında buluşunun bilim dünyasını sarsacak nitelikte olduğunu anlayamadan öldü. 
Bilimdunyasiyiz Tarafından Hazırlanmıştır.
Mendel’den sonrası
Bilimdunyasiyiz Tarafından Hazırlanmıştır.
—1876 yılında Eduar Strasburger, mitozun kromozomal ayrıntılarını, 1887 yılında Eduard Van Beneden, mayozun önemini ve işleyişini ortaya koymuşlardır.
—Aynı yıllarda Weismann, gametlerdeki kromozom sayısının ana hücrelerindeki sayısının yarısı kadar olduğunu bulmuştur.
1900 yıllarında bağımsız olarak çalışan üç biyolog, Hollandalı De Vries, Alman Correns ve Avusturyalı Von Tschermark dış özelliklerin saf kan atalarının birleştirilmesinde belirli bir oran dahilinde kalıtıldığını ikinci defa buldular.Yaptıkları incelemede bunun daha önce Mendel tarafından ifade edildiğini öğrenince önceliği Mendel’e vererek bu yasalara Mendel Yasaları” ismini verdiler. 
—Eldeki sitolojik ve genetik bilgilerle Sutton ve Mcclung birbirlerinden haberleri olmadan kalıtsal faktörlerin kromozomlarda toplandığını buldular (1902).
—“GENETİK” terimi,1905’te Mendel’in çalışmalarının önemli savunucularından olan William Bateson tarafından Adam Sedgwick’e gönderdiği bir mektupta ortaya atılmıştır.Bateson 1906’da Londra’da yapılan 3.Uluslararası bitki melezleri konferansında yaptığı açılış konuşmasında kalıtım çalışmasını tanımlarken “genetik ” terimini kullanarak bu terimin yaygınlaşmasını sağlamıştır.
—Thomos  Hunt Morgan, 1910’da genlerin kromozomlarda yer aldığını ileri sürmüş ve
  1911 yılında mutasyonların varlığını ortaya koymuştur. 
1913’te  Morgan’ın öğrencisi Alfred Sturtevant ise genlerin kromozom boyunca birbirini izleyen dizilişi ve düzenini gösteren,ilk “genetik haritayı” yayınlamıştır. 
Genetiğin alt dalları
—Evrimsel gelişim genetiği
—Medikal genetik
—Genomik
—Kantitatif genetik
—Evrim genetiği
—Popülasyon genetiği
—Moleküler genetik
Bilimdunyasiyiz Tarafından Hazırlanmıştır.
Ekolojik genetik
Biyoteknoloji, bir canlının genlerinin bir başka canlıya aktarılmasıdır.
—Yapay kol ve bacakların yapılması
Bilimdunyasiyiz Tarafından Hazırlanmıştır.
—diyaliz makinesi,solunum cihazı,
—bakterilerden insülin üretilmesi,
—meyve suyu yapılması, sirke ve süt ürünleri üretilmesinde biyoteknolojiden yararlanılmaktadır.
—Verimli bitki ve hayvan türleri elde edilecek, dünyada açlık sorununa çözüm getirilecektir.
Doku ve organ aktarımları kolaylaşacaktır
Böcek ilaçları, deterjanlar, parfüm gibi çeşitli kimyasal maddeler de biyoteknoloji sayesinde üretilir.
Enfeksiyonlara karşı aşılar, biyoteknoljik yöntemlerle daha kolay ve daha çok üretilebilmektedir
Bilimdunyasiyiz Tarafından Hazırlanmıştır.
 


 
 
 
Bugün 52 ziyaretçikişi online oldu
1 2 3 4 5